Bir Avustralyalı’nın Kalbine Giden Yol Karnabahardan Geçer: Dating

Yani öyle ben dating mating yaptığımdan değil. Bunun konusu komşusu var, eşi dostu akrabası var. Ben yapmam yani. Bir arkadaşım yapmış, ben onu anlatacağım.

Şaka bir yana burada benim olduğu kadar arkadaşlarımın da deneyimlerine ve gözlemlerine biraz yer vereceğim. Maksat işiniz görülsün.

Detaylara geçmeden, özetle, hepimiz insanız, hormonlar falan. Bu gönül meseleleri de her yerde benzer. His dediğin şey aynı. Sadece işleyişte biraz kültür kaynaklı farklılıklar var. Ama merak etmeyin ben size adım adım anlatacağım şimdi.

Nereden bulacağız adamı

Nereden bulacağınızdan önce biraz pazardan bahsedeyim size. Çünkü kendisi çok geniş. Yani elini sallasan bekar insan anlamından ziyade portföy çeşitliliği geniş demek istiyorum. Şöyle ki ne ararsan var. Avustralya, özellikle Sydney ve Melbourne gibi şehirler çok kozmopolit. Dünyanın dört bir yanından göç alıyor. Dolayısıyla Hintli’sinden Çinli’sine, İngiliz’inden Amerikalı’sına, Fransız’ından Brezilyalı’sına kimi ararsanız var. Avustralyalı yok ama. Yani var da aramanız lazım. Yani özellikle sarışın uzun saçlı sörfçü arıyorsanız biraz ararsınız.

Nasıl aranıra gelirsek de evrensel yöntemlere başvurun tabi. Kampta sporda stepte yakışıklı çocuklara tatlı kızlara göz kırpın. Ama ben bu yöntemlere değil de daha çok burada bana ne farklı geldi ona odaklanacağım.

Şimdi ben arkadaşımın arkadaşı benim sevgilimdir prensibini benimsemiş biri olarak yabancı ülkede dating’i biraz daha zor buldum. Özellikle Avustralyalı arkadaş edinmek zaman aldığı için başta daha çok yabancı arkadaşların oluyor. Herkes de birbiriyle arkadaş ve günün sonunda flört işlerinde biraz kısır döngü yaratıyor. Tabi bunlar hep genelleme. Kimin nereden çıkacağı belli olmaz. Bir bakmışsınız köşe başında biriyle çarpışmışsınız, sizin kitaplarınız onun sörfü düşmüş, derken hop aşk. Ha eğer dikkatli bir insansanız, sokaklarda kimseyle çarpışmıyorsanız da birini bulamayacak değilsiniz. Babaannemin de hep dediği gibi sizin de biraz uğraşmanız, dışarı çıkıp birilerini gözüne kesirmeniz lazım.

Yöntemlere gelecek olursak da Türkiye’ye göre daha farklı gördüklerim şunlar:

Ev arkadaşının arkadaşı

Of. Arkadaşının arkadaşından bile iyi. Neden hemen anlatayım. Çünkü burada sadece oda kiralamak diye bir konsept var. Evde halihazırda yaşayan birileri var ve siz sadece gidip odayı kiralıyorsunuz. E haliyle de kafanızın uyuştuğu insanlarla yaşamayı seçiyorsunuz. E tabi onların da bir arkadaş çevresi var, bir takım değişik etkinliklerde bir araya gelebildiğiniz… Peki neden arkadaşın arkadaşından bile daha iyi? Çünkü çok değişik çevrelerden insanlarla birlikte yaşabiliyorsunuz. Türkiye’de arkadaşlarınız genelde sizin gibi, mühendisseniz mühendis, artistseniz artist. Daha evvelden de bahsettiğim gibi burada avukatından öğretmenine, elektirkçisinden mimarına farklı kesimlerden ve hatta farklı milletlerden insanlarla aynı evdesiniz. Geniş bir çevre yani. Bunun ne kadar verimli bir yol olduğunu gösteren bir istatislikle bu bölümü kapatayım. Her 3 Avustralyalı’dan 2’si partnerini bu yolla buluyor. Bu istatistiği oluştururken tanıdığım üç spesifik insanı seçmiş olabilirim ama olsun siz anladınız.

Online dating

Lütfen Türkiye’den farklı mı bu demeyin bana. Ülkemdeyken kezbandım belki ne biliyorsunuz. Sözün özü ülkemde online dating kullanmadım. Sadece genel algısını biliyorum. Biraz ‘aa şu da Tinder’da mıymış’ cümleleri havada uçuşurdu. Sanki bu online dating çaresizlikten ölmene ramak kalmışsan kullanılır gibiydi. Bir de hemen o an tek gecelik ilişki yaşamazsan döveceklermiş gibi gelirdi. Tabi bunlar sadece benim ve çevremdeki bir gurubun algısı olabilir ve şimdiye kadar değişmiş olabilir. Neyse algı buydu işte. Buradaki algı ise ‘aa single’sın ve Tinder/Bumble kullanmıyor musun, neden’ şeklinde. Buluşmalarda da istersen o gece bir şey yaşayabileceğin gibi istersen sadece sohbet edip ayrılabiliyorsun. Hatta yine benim kezbanlığımdan ama bir süre Avrupa’daki mülteci sorununu konuşmaktan öteye geçemediğim Tinder buluşmaları yaşadım. Demem o ki ne ararsanız bulabileceğiniz, kısa süreli olduğu kadar uzun süreli ilişkilere de dönebilecek insanlar tanıyabiliyorsunuz. Ve sadece ülkeye yeni gelmiş insanlar değil, burada doğmuş insanların da olduğu, çok kullanılan bir platform.

Speed dating

Ne ola bu diyenler için hani şu filmlerde oluyor ya kızlar bir yanda erkekler bir yanda oturuyor, sonra döne döne herkesle konuşuyorsun. Şimdi buna ben kendim gitmedim ama bu da geçerli bir yöntem. Çevremde Avustralyalılar da dahil insanların gittiği gördüğüm ve buluşmaya ve ilişkiye dönen şeyleri bulabildikleri bir yer.

Buluştuk da ee

Tabi bu işin tanışmadan sonraki kısmı var. Her ülkenin ilişki yaşama kültürü farklı. Biz Türkler yakın, samimi ve fazla sıcak bir kültürüz. Eğer Güney Amerika veya İtalya gibi bize bu konuda yakın kültürlerden biri değilse karşınızdaki, fikrim tutumunun muhakkak biraz soğuk algılanacağı yönünde. Duygular işin içine girdiğinde kesinlikle farklı değil, seviyorsanız seviyorsunuz tabi, sadece Türkler hissetmekte daha rahatlar.

Sıcak olsun soğuk olsun karşınızdaki farklı bir kültür. Ve muhtemelen bir sürü insanla görüşeceksiniz ve her seferinde başka bir kültürle karşılaşacaksınız. Dolayısıyla karşınızdakini ölçme biçme standartlarınızı değiştirmeniz lazım. Ama kendinizi değil. Bence farklı kültürden birileriyle görüşmenin en güzel yanı bambaşka bir kültür tanımak ve yine bence sizinle görüşen insan da bunu ilginç ve hatta çekici buluyor. Demem o ki erkeğin (ve kadının) kalbine giden yol midesinden geçer*. Bir karnabahar pişirin tavlayın. İki Türk olarak Avustralyalı bir kız bir erkek üzerinde denedik, tuttu. Garanti yöntem anlayacağınız. Ha benim bir de kahve falı denemişliğim var ama onun başarı yüzdesi o kadar yüksek değil, önermem.

*Şimdi yabancılarda da var bu söz de kimse bizim kadar yeme meraklısı değil, hiç bir mutfak da Türk mutfağı kadar lezzetli değil, kimse kusura bakmasın.

Peki biz şimdi neyiz

Bunu anlamada üniversiteden sonra yeni bir ilişkiye başlamış insan zorluk çekmez. Yani zorluk çeker de Türkiye’dekinden daha fazla çekmez. Aynı ne olduğunu bilememe durumu var. İlişkisine göre değişir ama burada sevgili olmadan birbirini tanıma biraz daha uzun sürüyor diyebilirim. Çok uzadı yok olmayacak bu iş diye düşünmemek lazım. Bir kaç ay görüşüp sonra tamam ya olur bu diyip adını koyabilirsiniz ilişkinin. Adını “ilişki” koymaktan bahsediyorum bu arada, daha ötesi değil. Ya da yine bir kaç ay görüşüp bana göre değil diyip yolunuza gidebilirsiniz.

İlişki olduğunu gösteren işaretler de yanıltıcı olabilir aman dikkat. Arkadaşlarıyla tanıştım, ailesiyle tanıştım, çüş artık birlikteyiz heralde derken flörtünüz o nerden çıktı modunda olabilir.

E peki ilişki aşamasına geçmek nasıl oluyor, konuşarak mı yapıyoruz derseniz de sorunuzu cevapsız bırakırım. Coğrafyadan bağımsız insanlık var olduğundan beri görülmüş en büyük gizem bu. Benden cevaplamamı beklemeyin. Yeri gelecek asla konuşma yapılmayacak bir bakmışsınız torun seviyorsunuz. Yeri gelecek siz kafanızda ilişkinin 8. ayını yaşayacaksınız, flörtünüz kalkmış ben sevgili olmak istiyorum diyecek (bkz. efendim). Ya da siz yine 8. aydasınız, karşınızdaki size hoşlandığı çocuğu anlatıyor falan.  

Şimdi ben anlatıyorum da beylerimiz aman bu kızlar hep böyle zaten falan diyorlar, ben biliyorum. Demeyin. Bunlar kadın erkek hepimiz için geçerli. Dediğim gibi Türküz, daha erken daha yakın ilişki kuruyoruz, dolayısıyla flört ettiğimiz insandan hep bir adım önde oluyoruz. Sonra bekle de gelsinler.

Bu bölümü kapatmadan da yine önceki söylediklerimle alakalı şunu ekleyeyim. Muhtemelen pek çok batı kültürü için geçerli, lakin eğer ki karşınızdaki bir Avustralyalı ise sakin, sevecen ve sabırlı yaklaşın. Kıvama gelecek orası kesin ama ilk günden sizin hızınıza yetişmesini beklemeyin. İhtiyaçları olan zamanı ve alanı verin. Sizi tanıdıkça önceden yapmaz dediğiniz şeyleri yapacak, sevgisini sizden de fazla gösterir hale gelecek ve cıvık cıvık bir ilişkiniz olacak. Sadece biraz sabır ve biraz karnabahar.

Hadi bismillah başladık ilişkiye de kendimizi anlatabilecek miyiz

Evet anlatabileceksiniz. Ben ilk geldiğimde tamam diğer milletlerden insanlarla da konuşalım görüşelim de ciddi bir şey yaşayacaksam Türk olsun kafasındaydım. Birbirimizi daha iyi anlayalım, anlaşalım diye. Zaman içinde değiştim, görüşlerim değişti. İlişki ilişkidir. İlişki noktasına gelmişsen de millet falan dinlemeden derin ilişki, iletişim kurabildiğin biri oluyor zaten. Avustralyalı biriyle de, yabancı biriyle de birbirini anlayıp, derin duygular ve düşünceler paylaşıp birbirini çok seviyorsun. Tabi dil ve ortak paylaşmadığın kültür bir zorluk ama insan olarak birbirine uyma kısmı tüm zorlukların ötesinde anlama ve anlaşmayı getiriyor zaten.

Dil konusunda da anadili İngilizce olan biriyle birlikte olmanın da avantajları, zorlukları var. İyi yanı özel öğretmenin var. İstediğini sor, hatalarını düzeltsin, seninle ilgilensin öğretsin. Mis. Zorluğu ise sürekli deplasmandasın. Tüm günlük hayatın onun daha üstün olduğu bir platformda geçiyor. Yeri geliyor unutuyorsun bir şeyi, sessiz sinema, tabu gibi aklına bir türlü gelmeyen kelimeyi anlatmaya çalışıyorsun. Yeri geliyor yapacağınız bir aktivitenin ne kadar İngilizce gerektirdiğini sorgulamak zorunda kalıyorsunuz. Ama en hoşlanmadığım kısmı Cem Yılmaz’ın balzamiko’su misali azıcık küçücük minnacık farklı telaffuz ettiğinizde anlaşılmamak. Sonracığıma take a shower diyeceksiniz, o ne demek have a shower mı demek istedin diyecek. Neymiş efendim o Amerikan versiyonuymuş, Avustralyalılar öyle demezmiş. Bu anlamda anadili İngilizce olmayan yabancı biriyle olmak bana daha eşit şartlarda olmak gibi geliyor. Birlikte öğreniyorsun, kendi yağında kavruluyorsun gibi. Ama anadili İngilizce olan biriyle birlikteyseniz de iki Türkçe kelime öğretin, ihtiyacım var yerine ihtiyorum, biz yerine benler, mühendis yerine magnezyum desin bakın nasıl keyfiniz yerine geliyor.

#isaidyes, bi dakka dur evet mi dedim

Burası çokça gözlem. Deneyim yok, daha evet mevet demedim. Ama bu size ilişkiler nasıl ciddiye bineri anlatmamın önünde bir engel değil.

Öncelikle burada ciddi ilişki demek evlilik demek değildir. Birine partnerim demektir çoğunlukla. Bu partnerliğin de legal ve duygusal iki boyutu var. Avustralya evlenmeden de partnerleri yasa önünde birlikte kabul eder (şartları var da girmeyeyim, istiyorsanız de facto relationship diye arayabilirsiniz). Duygusal olarak da batı kültürü nedeniyle evlenmek zorunda olmadan da ilişkinizi derin ve ciddi yaşayabilirsiniz. Dolayısıyla evlilik olduğu kadar partnerlik de ciddi ilişkidir.

Bunu açıkladıktan sonra ilişkiler nasıl ciddiye biner kısmına biraz daha rahat girebilirim. Öncelikle ilişkiler ciddiye partnerlikle biner. Yani ben daha Avustralyalı olup da dün sevgiliydik bugün evlendik diyen görmedim. İlişkiler başlar, sonra partner olunur, yani aynı eve çıkılır ve finansallar birleştirilir falan, sonra da evlenilir. Evlenme kısmı da kesin değil, canları isterse. Elimde veri yok fakat yine de şahsi kanaatim evlenenlerin sadece partner olarak kalanlara göre daha fazla olduğu yönünde.

Partnerliğe geçiş süresi çok kişisel ve ilişkisine bağlıdır ama bir yılda da olanı duydum, iki yılda da, elbet bir yıldan kısası iki yıldan uzunu da vardır. Ama genel kanım bu insanlar bir şeye acele etmez, bir heves bir şeylere başlamaz. Yeterince tanır ve olacağına inanırsa yaparlar. Partner olduktan sonra da aralık geniş. Dört yıl olmuş hala “sadece” partnerseniz bu kötüye işaret değil misal.

Sözün özü yaşanılan ilişki, sevgi, saygı, mutluluk aynı, yalnızca işleyiş ve davranışların denk düştüğü işaretler farklı.

Bu kadar konuştum da ben ne yaşadım

Buraya geldiğimde uzun bir süre düzen oturtmaya odaklandım. Çok değişik şekillerde tanıştığım farklı insanlarla görüşsem de ilişkiye dönen bir şey yaşamadım. Sonra artık vaktidir diyip sıvadım kolları. Aşk da kovalanır mı demeyin bence hazır olmanın, istemenin ve peşine düşmenin alanı yok. Neyse açtım Tinder’ı başladım hop sağa sola kaydırmaya. Sonra baktım çocuğun biri tatlış tatlış gülümsüyor fotoğrafında. Baktım gerçekte daha bile iyi. Ama tabi hala içten içe yabancı biriyle ilişki yaşamaya korkuyorum (zaman zaman hafif çekik gözleri yanıltsa da evet kendisi Avustralyalı, ve evet bildiniz anadili İngilizce). Ağırdan aldım ama etkilendikçe de etkildendim, çaktırmıyorum. Buralar online dating tabularının yıkıldığı yerler işte. Tinder’da tanışılmasına rağmen önce rahat rahat birbirini tanıyabiliyormuşsunu öğrendiğim yerler. Neyse efendim sonrası klasik, gel zaman git zaman kahramanlarımız birbirine aşık oluyor.

Bunu yazdığım sıralarda da bir yıla yaklaşan bir ilişkimiz var. Bence benimkinin fazla tatlı olmasının da etkisi var ama bu zamana kadar yabancı biriyle olmanın hiç bir negatifliğini yaşamadım. Aksine farklı bir kültür tanımanın ve farklı bir kültüre rağmen kabul edilmenin güzelliğini gördüm. Tabi hala arada ben take a shower diyorum, o da ihtiyorum. Magnezyum demiyor ama mühendisi öğrendi neyse ki.

%d bloggers like this:
search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close