Buranın Akbili, Yemeksepeti, Garanti’si Nedir Ve Bir Takım Başka Pratik Bilgiler

İşte burası önemli. Başka bir ülkede yaşamaya başlamak bence suda yaşamayı bırakıp karada yaşamaya başlamak gibi bir şey. Nereden neye nasıl ulaşırım, kimle nasıl konuşur da işimi yaptırırım falan gibi bilgilerinizi hep yeniden oluşturmanız lazım. Bu kısım birazcık bu bilgilere yönelik. Hazırsanız başlayalım.

Banka

Commonwealth Bank çok kullanılıyor. Bana buraların Garanti’si gibi geliyor. Ben de bunu kullanıyorum, memnunum. Geldiğim gibi pasaportumla gittim, hesabımı açtırdım, bir sıkıntı yaşamadım. Bunun dışında Westpac, ANZ ve NAB en büyük bankaları. Bunları da kullananları duydum. Özel olarak hiç bir banka hakkında olumsuz bir yorum duymadım. Yani seçin beğenin alın.

Bu arada gelmeden banka olayını çözeyim diye HSBC’ye gitmiştim. Hani global, Türkiye’den hesap açtırırım, Avustralya’da kullanırım demiştim. Ama bana sistemlerinin farklı olduğunu söylediler, yine para aktarırken falan masraf ödemem gerekirmiş. Ondan açtırmamıştım. Dilerseniz siz yine bir gidin konuşun tabi, belki sistemleri değişmiştir.

Operatör

En büyük operatörü Telstra, bana Turkcell’i anımsatıyor. Yerli bir diğer operatör Optus. Bu da Avea gibi, fiyatta iyi seçenekleri var. Bir de Vodafone var çok kullanılan. Ben yurtdışı konuşmaları rahat olsun diye Vodafone almıştım (diğer operatörlerin de paketleri var yine). Bedava dakikalarımla arıyorum Türkiye’yi. İnternetin sıkıntı olduğu ya da akıllı telefon kullanmayan birini arayacağım zaman rahat oluyor. Ön ödemeli hat almıştım kendime, şahsen hala onu kullanıyorum ama faturalı da alabilirsiniz tabi.

Ulaşım

Toplu taşıma mevcut. Sydney bu konuda aşırı iyi diyemem. Otobüsler çok sık geçmiyor, özellikle haftasonları. Trenler işe gidiş-geliş saatlerinde yoğun oluyor. Ayrıca pahalı. Ama araba almadan rahatlıkla hayatınızı sürdürebiliyorsunuz, yanlış anlaşılma olmasın. Sydney’de tüm toplu taşıma araçları için Opal diye ortak bir kart kullanılıyor, bizim akbil gibi. Diğer şehirlerde de başka isimli kartlar olması lazım. Bu kartları bir kere alıyorsunuz (havaalanında alabilirsiniz), sonra para yükleyerek hayatınıza devam ediyorsunuz. Uzak bir yerlere ya da havaalanına giderken tren çok kullanılıyor. Otobüs de gayet kullanışlı. Bazen sahil kenarı yerlere gitmek için vapur da kullanıyorsunuz. Nereye nasıl giderim bilgisi içinse ben Google Maps kullanıyorum. Araçlarin anlık hareket saatleri içinse TripView uygulaması faydalı.

Toplu taşıma dışında Uber ve taksi kullanabilirsiniz. Ama Uber varken taksi kullanmayın derim. Hem Uber aşırı kullanışlı, hem de taksi çok pahalı. Uber’in türevi bir kaç uygulama daha var Taxify gibi, ama şahsen ben Uberciyim.

Kalacak yer

Kısa süreli konaklama için zaten HostelWorld ve Airbnb gibi global siteler var, bunları kullanabilirsiniz. Uzun dönemli ev ihtiyaçları içinse temelde iki seçeneğiniz var, biri evi tamamen kiralamak, diğeri sadece oda kiralamak. Oda kiralama konsepti burada aşırı yaygın. Avustralyalı olsun olmasın baya insan bu yola gidiyor. Oda bakmak istiyorsanız ilk adres flatmates.com.au. Baya kullanılan bir site, totalde üç kere ev değiştirdim, ikisini bu siteden buldum. İkinci seçeneğiniz gumtree.com.au. Bu sitede alım, satım, kiralama, iş bulma vs ne ararsan her şey var. Bir bölumü de evlere ayrılmış. Buradan da ev bulan var ama flatmates kadar çok ev yok. Üçüncü bir seçeneğiniz ise facebook grupları. Her bir muhit/bölge için bir facebook grubu var, mesela Inner East Housemates (Surry Hills, Darlo, Redfern), insanlar yazıyor evim şöyle ev arkadaşı arıyorum falan diye. Burası da fena bir yer değil ev bulmak için. Direk ev bakacaksanız ise adresiniz realestate.com.au ya da domain.com.au. Hem oda hem ev bakarken eşyalı ya da eşyasız bakabiliyorsunuz. Fiyatlar biraz oynuyor tabi ama yeni gelmiş biri için eşyalı eve çıkmak baya rahat bir şey haliyle.

Alışveriş

Market alışverişi için çok büyük iki zincirleri var, Coles ve Woolworths. Kendileri devasalar, neredeyse her muhitte varlar, fiyatlar da iyi. Bunlar dışında Aldi yine meşhur, biraz Bim gibi, kendi markaları var ve ucuzlar. Ufak tefek su-çikolata vs için convenience store’lar var 7 Eleven gibi ama Coles ve Woolworths’a göre baya daha pahalı kaçıyorlar. İlk ayım dışında buralardan alışveriş yapmamış olabilirim.

Kişisel bakım/ilaç gibi ihtiyaçlar için Priceline ve Chemist Warehouse’lar baya popüler, bizim Watsons-Gratis misali.

Ev ürünleri için Ikea tabi ki bir seçenek. Onun dışına Kmart ve Target ucuz ve geniş ürün portföyü ile baya iyi. Buraların Teknosa’sı nedir derseniz, sizi JB Hi Fi ya da Harvey Norman paklar.

Kıyafet için İstanbul’daki kadar bol olmasa da alışveriş merkezlerine gidin keşfedin derim. Alışveriş merkezi arıyorsanız Westfield ve Broadway benim en çok gittiklerim. Markalar açısından da ben şahsen alışverişlerimi hala en çok global markalar olan Zara ve H&M gibi yerlerden yapıyorum. Bir de Boyner misali farklı ürün ve markaları bulabileceğiniz yerler var ki bunlar David Jones ve Mayer.

Son olarak da canınız Türk yiyecekleri çekti, şöyle bir pastırma, sucuk, mantı olsa da yesek diyorsanız adresiniz Auburn’deki Türk süpermarketi Gima.

Yiyecek/içecek

Öncelikle şehirde kafe kültürü geniş. Starbucksçı değil insanlar, her yerde tatlı kafeler bulabiliyorsunuz. Erken kapanmaları dışında da bir sıkıntıları yok. Restoranlara gelecek olursak da seçenek bol. Fakat bizdekinden biraz farklı olarak hadi şuraya gideyim yemeğimi seçerim gibi değil. Önce hangi mutfaktan yemek istediğinize karar verip ona göre yer seçiyorsunuz. Uzakdoğu mutfağının binbir türlüsü, Meksika, Türk, Yunan, Hint, İtalyan ne ararsanız var. Restoranlarda büyük bir bahşiş bırakma kültürü yok, zorunda değilsiniz yani. Öyle restoran olmasın da gün içinde bir şeyler alıp yiyeyim derseniz sokakta çok fazla yer göremeyebilirsiniz. Yani ben görememiştim. Meğer bu tarz yerler büyük iş binalarının ya da tren istasyonlarınin yakınlarında food courtlarda oluyormuş. Ha bir de tabi ki Mcdonals, KFC ve Hungry Jacks (Burger King’in buradaki ismi) var. Her yerde kebapçı da görürsünüz. Demem o ki aç kalmazsınız. Bir de eğer dondurmacıysanız büyük bir zincirleri var, Messina, ki kendisini çok severim.

Ha diyelim ben evde oturayım yemek bana gelsin derseniz, seçenekleriniz UberEats, Deliveroo ve Foodora. Bunların sistemleri bizim Yemeksepeti’nden azcık farklı. Restaurantların kendi gönderim ekipleri yok, bu şirketlerin bisikletli-motorlu çalışanları size yemeğinizi getiriyor. Fakat deneyim benzer. Bir de Menulog var, restorandan söyleyebildiğiniz sistem.

İş bulma

Bu konudaki deneyimlere ayrıca değindiğim bir yazım var. Burada sadece hangi siteleri kullanabilirsiniz ondan bahsedeceğim. İlk adres seek.com.au. Bu baya büyük. Beyaz yakalıdan garsonluğa kadar her türlü iş bulabiliyorsunuz. Kullanımı da rahat. İş arama süreçlerinde kolayca 500+ başvuru yapabiliyorsunuz, yani isterseniz. Beyaz yakalı iş bakıyorsanız tabi ki linkedin ve şirketlerin kendi sitelerini de kullanabilirsiniz. Gelelim geçici olarak tanımlayabileceğimiz buradaki adıyla casual işlere, yani garsonluk, barmenlik vs. Bunlar için seek dışında, indeed ve airtasker kullanabilirsiniz. Gumtree de bir seçenek. Hostelde kalıyorsanız hostel boardlarına kesin bakın. Bir de garsonluk vs için CV’nizi bastırıp kapı kapı dolaşmak geçerli bir yöntem. Eğer barmenlik ya da içki servisi yapılan bir yerde garsonluk yapacaksanız RSA diye bir serfitika almanız lazım. Bunun bir günlük eğitimini alıp belgenizi alabiliyorsunuz.

Fitness

Sokaklar sizin, parklarda sahillerde bir sürü koşan insana rastlarsınız. Ha illa gym’e gideceğim derseniz de en büyükleri Fitness First (herkesin sırtında bir Fitness First çantası var zaten) ve Anytime Fitness. Bunun dışından City of Sydney’e bağlı bir kaç tane havuz ve gym var, misal Ian Thorpe ya da Victoria Park Pool.

Bar/Gece hayatı

Canlı değil, en azından Sydney’de. Mekanlar erken kapanır. Lock out diye bir şey var, yine sadece Sydney’e (yani bu eyalete) özgü. Meali, gece bir saatten sonra bir mekana giremezsiniz ama içerdeyseniz eğlenmeye devam edebilirsiniz. Dolayısıyla gece erken başlar, erken biter. Sabahın ilk ışıklarına kadar dans edeceğim derseniz tabi arayan her şeyi bulur ama aramak lazım yani. Gece kulüplerinden ziyade underground yerler daha popüler. Küçük tatlı barlar baya yaygın, öyle İstanbul’daki gibi bir yer çok popüler herkes orada durumu yok. Bir de her yerde ‘Hotel’ isimli yerler görürsünüz. Onlar otel değil bildiğiniz bar.

Sahil

Garip bir başlık farkındayım. Ama insanın yazası geliyor. İlk diyeceğim öyle şezlong şemsiye beklemeyin. Ne kadar popüler bir beach olursa olsun tesisleşme yok. Havlunuzu alıp yere serme usulü ile hayatınıza devam edeceksiniz. İkinci diyeceğim ise öyle çantanızı, eşyalarınızı ortalıkta bırakıp denize gireceksiniz. Yani olmuş olabilir hırsızlık bilemem ama denize girdiğim milyonlarca seferin hepsinde ben şahsen eşyalarımı bıraktım ve hiç bir şey olmadı.

%d bloggers like this:
search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close