Açıkçası buna kesin de bir cevabım yok. Bu soruyu aldığımda bir takım açıklamalar yapıyorum ama beni tatmin etmiyor verdiğim bu cevaplar. Sizi eder mi bilmem. Neyse gelelim cevaplarıma…
Her şeyi çocuklukta aramak gerekiyor olabilir. Ailem gezmeyi keşfetmeyi seven bunu da aşırı ani kararlarla yapan bir aile. Bir önceki gece karar verip Ege’ye, doktora diye çıkıp Karadeniz’e gitmişliğimiz var. Bu şekilde büyüyen bir çocuk olarak da gezmeyi, keşfetmeyi hep sevdim.
Çocukluğuma dair ikinci bir konu da aslında Avustralya fikrinin hayatıma ilk defa kendi düşüncelerimle girmemiş olması. Ben 10 yaşlarımdayken ailem Avustralya’ya taşınmayı düşünüp, evrak falan hazırlayıp, sonra da nedensiz bir şekilde vazgeçmişler. E tabi bilinçaltı bu, şişede durduğu gibi durmuyor, vakti gelince pörtledi.
Sonraları üniversite yıllarım geldi. Bir kaç arkadaşım exchange için Avustralya’yı tercih edip aşırı beğenerek överek geldi. O zamanlarda içime bir kurt düştü sanırım ama çok da farkında değildim. Bir diğer tohumu da Avustralya’da geçen bir kaç kitap ekti.
Yine de mezun olurken yurtdışında yaşamayı pek düşünmüyordum. Ne zaman ki yüksek lisans bitti yavaştan ikirciklenmeye başladım. Tek başıma bu işlere kalkışasım pek yoktu açıkçası ama yine de Avustralya’da birkaç işe başvurdum. İşte neden Avustralya’ya başvurdum orayı tam bilemiyorum. Tohumlar, bilinçaltılar falan gerekeni yapmış olacak. Neyse, tabi ret dışında bir dönüş almadım. Çok da büyük bir isteğim yoktu zaten hayatıma devam ettim.
Aradan bir iki sene daha geçti. Hayatım iyice düzene oturdu, her şey iyi gidiyor falan. İsteyebilecegim her şey de var, mutluyum da. Derken hadi hadi sesleri başladı, insanoğlu işte. Yine görmezden geliyorum. Bu sıralarda iş arkadaşlarım ofiste ne olacak bu ülkenin hali bir yerlere gidelim havasındalar. Arada da Google Maps’ten yurt dışındaki şehirlerin sokaklarına bakıyorlar, Sydney de bakılan yerlerden biri. Hiç oralı olmuyorum ama ben, gidip bakmıyorum. Neyse bu trend de azalarak bitti zaten.
Sonra bir gün oturuyorum evde, şeytan dürttü. Kendi kendime dedim ki yarın biri ‘Sydney’ derse gidiyorum. Ve dedi… Sevgili arkadaşım Görkem o gün ofiste “Hadi Sydney’e bakalım” dedi… O saniye açtım Facebook’u Avustralya’da yaşayan bir arkadaşıma, Buket’e, yazdım, nedir ne değildir sordum. Bana hangi vizeyle geldiğinden ve ülkenin güzelliklerinden bahsetti. Ertesi gün araştırmaya başladım, bundan 7-8 ay sonra tek başıma sadece sırtımda bir çantasıyla Sydney’e doğru yola çıkıyordum, bunları yazdığım sıralarda da Avustralya maceram 2 seneyi aştı.