Eveeeeet. İş bulmak. Daha önce de belirttiğim gibi, Avustralya’da herhangi bir iş bulduğunuzda geçinmeyi garanti edersiniz. Burada minimum ücretler yüksek olduğu için (canım Avustralya), garson bile olsanız geçinirsiniz.
İş bulma süreçlerine girişmeden yapmanız gereken şeyi söyleyeyim önce: TFN/ABN almak. Bunlar vergi numaranız. Eğer sadece maaşlı bir işte çalışacaksanız TFN yeterli. Ama bir şekil kendi işinizi yapacaksanız (sanırım Uber şoförlüğü de bu grupta), o zaman ABN’e de ihtiyacınız oluyor. Bunları almak için, en son bildiğim kadarıyla, size çalışma izni veren bir vizeye sahip olmanız ve ülkeye giriş yapmış olmanız gerekiyor. Sonrası online süreç. İnternetten başvuruyorsunuz, seçtiğiniz adrese geliyor.
Şimdi bir şeyleri ayır ayır bitiremediğimden bu konuyu da ikiye ayıracağım. Biri casual iş bulmak, yani geçici işler diyelim. Diğeri de ofis işi, yani eğitiminize uygun ofis-mühendislik işleri vs.
Casual iş bulmak
Bunu kesin bulursunuz. Yapmanız gereken şey, casual hangi alanlarda çalışabileceğinize bakmak, CV’nizi ona göre hazırlamak ve kendini kaybetmişcesine başvuru yapmak. Ya da kolayından bulun bir Türk restoranı, başlayın çalışmaya. Casual olarak tabii en başta garsonluk geliyor, sonra barmenlik, baristalık, satış asistanlığı en popülerlerinden. Barmenlik ve baristalık biraz daha nitelikli işler ama garsonluk ve satış asistanlığı için CV’nizi biraz buna göre düzenlerseniz görece daha kolay iş bulursunuz. Ufak bir not, alkol satılan bir yerde çalışabilmeniz için RSA dene bir sertifika almanız lazım. Bir günlük kurslarla alabiliyor olmalısınız. Asıl başvuru aşamasına geldiğinizde ise elinizden geleni ardınıza koymayın. seek.com.au ya da gumtree.com.au üzerinden bakın. Onun dışında hostellerde kalıyorsanız hostel boardları, ya da direk elden elden CV vererek başvurularınızı yapın. İlla ki bir şey çıkacaktır. Ama yine de gözünüz korkmuşsa diye (benim ödüm kopuyordu aç açıkta kalacağım diye) size en kolay hangi işlere girersiniz söyleyeyim. En birinci olarak yemek dağıtım işlerinde çalışabilirsiniz. Bunu yapan üç temel şirket var: Uber Eats, Deliveroo, Foodora. İster bisiklet, isterseniz motor veya arabayla bu işi yapabilirsiniz. Bildiğim kadarıyla bir iki evrak işi var ama çok da bir şeye bakmadan alıyorlar. İkinci en kolay yol da Türk müesseseleri. İşte efendim restoran olur, kafe olur, baklavacı olur. Canınız ne isterse. Arayın bulun bu mekanları, sonra Türk olduğunuz için pek daha kolayca başlayın işinize. Buralarda biraz deneyim kazandıktan sonra başka hospitality işlerine daha rahat geçersiniz. Üçüncü en kolayı da bağış toplama işleri. Bunlar hani şu sokakta sizi durdurup ya da kapınızı çalıp para isteyen tipler. Buralarda iş bırakma çok fazla olduğundan ve dolayısıyla sürekli insana ihtiyaç olduğundan az biraz derdinizi anlatabiliyorsanız işi alıyorsunuz. Şahsen ben böyle bir işte çalışmıştım. Ama evlerden ırak. Bana satış işi (bağış toplama esasında satış demek) çok zor geldi. Kendimi kesecektim ki işi bıraktım (yine abarttım). Neyse efendim, tekrar söylüyorum, kendinizi üzmeyin elbet casual bir iş bulursunuz.
Ofis işi bulmak
Burası çetrefilli. Şimdi biraz ciddileşecek olursak hakikaten zor iş bulmak. Çok fazla çabalamanız gerekebilir. Alışkın olduğunuz rahatlıktan, iş standartlarından uzaklaşmanız gerekebilir. Her aldığınız negatif geri dönüş sonrası bir daha kendinizi toplayıp yeni bir işe başvurmanız gerekebilir. Gelip sürece başlayınca ne demek istediğimi anlayacaksınız. Öte yandan içtenlikle inanıyorum ki pozitifliğinizi koruyup, isyan ve şikayete çok girmeden, gerekirse standartlarınızı biraz düşürerek çok ciddi bir şekilde aramaya devam ederseniz, bulursunuz. Kendinizi dibe vurmuş hissettiğinizde ya da Avustralya ve Avustralyalılara lanet edesiniz geldiğinde hatırlayın ki tüm hayatınızı, deneyiminizi oluşturduğunuz ülkeden çok uzaktasınız ve burası bu insanların, Türkiye ve oradaki iş hayatına dair fikri olmayan insanların, sizinkinden başka bir dil konuşan insanların ülkesi. Ondan çabayı sizin göstermeniz gerekecek. Şimdi işin neyine nasılına gelelim. Öncelikle iş bulmanızda size kolaylık sağlayacak noktaları vereyim. Sonra da nerelerden iş aranıra gireyim.
Oturma izni
Bütün kapılar açılır (çok yüksek ihtimalle). Baya rahat iş bulursunuz. Yani kesin iş bulursunuz, sadece iş bulmanız zaman meselesi olur. Belki ilk işiniz tam istediğiniz gibi olmayabilir ama kesin bulursunuz yani.
Avustralya’da iş deneyimi
Aha da tavuk mu yumurtadan çıkar yumurta mı tavuktan. Kimse size burada iş vermeden nasıl olur bilmem ama ne bileyim yani gökten zembille Avustralya’da iş deneyimi falan inmişse daha rahat iş bulursunuz. Biz en iyisi buradaki ikinci işinize kısmet diyelim.
Global bir şirkette iş deneyimi
İşe alımcılar haaa bu büyük bir şirket, biz bu çocuğun buradaki deneyimlerini kullanırız diyorlar ve hop işiniz kolaylaşıyor (sadece bir tık tabi ki).
Teknik bilgi beceri
Eğer teknik, özelleşmiş bir alanda tecrübeniz varsa hadi yine iyisiniz. Bir şekilde o teknik tecrübeyle kapağı bir yere atabilirsiniz. Bu arada tekniğin tanımını biraz geniş tutabiliriz. Sadece kodlama ya da hard core mühendislik değil, data analizi ya da bildiğiniz kullandığınız programları falan da buraya koyabiliriz. Ama tabi ne kadar teknik o kadar iyi.
Başka, bitti mi? Evet buraya kadar geldiniz ve kendinizi hiç bir gruba yerleştiremediyseniz de yine enseyi çok karartmayın. Bir iki tüyo vereyim.
Networking
Her yerde işe yarar. Bir yerlerde çalışan arkadaşınız mı var, bir Türk mü var. Hemen verin CV’nizi. Ha yok mu açın Linkedin’i, burada yaşayan/çalışan okul mezunlarınıza bakın (sakince tavsiyelerini sorun, iş ver bana demeyin) ya da sizinle aynı işi yapan insanlara yazın. Bu da mı olmuyor. Expat gruplarına, işinizle alakalı meetup gruplarına gidin, sosyalleşin, çevre yapın.
CV düzenleme
Hiç aklınıza gelmemişti di mi. Neyse dudak bükmeyin de beni dinleyin. Önce yaptığınız teknik ne varsa öne çıkarın. Dataysa data, programsa program. Sonra da yaptıklarınızla ilgili buradakilere alakalı gelebilecek ne bilgi varsa ekleyin. Mesela yerel bir şirkette çalıştıysanız ama şirketin yabancı ortağı varsa bunu yazın. Şirketin mali büyüklüğünü ya da müşteri sayısını yazın mesela. Ya da eğitim dili İngilizce olan bir okulda mı okudunuz bunu yazın. Türkiye’de bu kurumların adını söylediğinizde herkes her şeyi 1,5 saniyede anlıyor. Ama burada bilinmiyor. Ondan neyin ne olduğunu bu insanlara tarif etmeniz lazım.
Contractor
Burada contractor misali kısa süreli işler (3 ay – 1 sene arası) oluyor. Bunların iş kalitesi anlamında full time işlerden pek de bir farkı yok. Fakat kısa süreli olduğu için, işe alımcıdaki bu adam bu ülkeye yeni gelmiş, çekip gider mi, bizi yüzüstü bırakır mı, işi yapabilir mi sorgulamalarını azaltabiliyor. Dolayısıyla strateji olarak onlara başvurmakla başlayabilirsiniz. İlk işi bulduktan sonra da zaten bu deneyim size bir takım kapılar açabilir.
İş bulma olayının nasılına gelecek olursak da, yöntemler bir yere kadar benzer. Büyük şirketler için kendi siteleri ve Linkedin’den, diğerleri içinse seek.com.au’dan başvuru yapabilirsiniz. Elinizi korkak alıştırmayın. Öyle 500 başvuru yapmak falan normal şeyler. Türkiye’den farklı olarak burada recruiter ajansları baya baskın. Onlar üzerinden iş bulmak da oldukça yaygın. Ve şirket İK’cılarına göre daha tatlı yaklaşıyor ve size yol yordam gösteriyorlar. Ondan kendi alanınızdaki recruiter ajanslarını arayıp onlarla iletişime geçmek baya geçerli bir yöntem.
Bu konuyu kapatırken benim iş bulma sürecim nasıl oldu onu da anlatayım. Şimdi geldim Avustralya’ya bir 24 Kasım günü. Bana dediler ki Christmas zamanı casual işler çok olur. Ben de garsonluk yapmak istemediğimden satış elemanı işlerine başvuraya başladım. Gittim alışveriş merkezlerine elden CV verdim, siteleri üzerinden başvurdum. Sonra da bir tane seek’ten başvurduğum süpermarketlerde telefon hattı satma işinden dönüş geldi. İşin şartları baya zorluydu ama ilk iş olur öyle diye düşündüm. Neyse yarın gel başla diye mail attılar. Ben de tamam geliyorum, bu arada günlük çalışma saatleri neydi dedim. Onlar da belli ki aynı sayfada değiliz, biz seni ararız diyip aramadılar (#truestory). Sonra da ben iş bakmaya devam ettim ama Christmas dönemi aşırı yaklaşmış olduğu için artık alımlar yavaşlamıştı. Neyse kaldığım hostelin boardunda gördüğüm yine satış benzeri bir işe başvurdum. Bağış toplama işiymiş. Bana dediler ki tamam alıyoruz seni, ama Christmas’ta çalışmayız seni yılbaşından sonra başlatalım. Tabii olur dedim. Başlama günüme iki gün kala aradılar, seni beş gün sonra başlatalım dediler, okey dedim. Sonra bir daha aradılar yok şu gün başlatalım. Neyse günün sonunda hakikaten başladım. Anlaşıldı ki Sydney’in ücra bir köşesine gidiyorsun ve günde 8 saat kapı kapı dolaşıp insanları bağış yapmaya ikna etmeye çalışıyormuşsun. Efendime söyleyeyim ben kim satış yapmak (her bağış bir satış aslında) kim. Yani konfor alanımın o kadar dışındaydı ki o kadar yani. Fiziksel olarak yorucu olması, satış yapmak gibi hiç mi hiç kendime güvenmediğim bir alan olması, daha bir aylık halimle anadili İngilizce olan insanlarla kapı önünde aşırı bağlayıcı bir muhabbet kurmayı gerektirmesi falan derken kendimi intihar edecektim. Abarttım ama hakikaten aşırı zorlandım. Sonra dedim ki ben casual işte çalışamazmışım, Avustralya’yı gezmeye gidiyorum (buraya bunun için gelmiştim de), gezip gelip ofis işi bakacağım dedim. Hemen araya bir not, herkesin casual deneyimi benimki kadar kötü olmuyor, ben biraz ekstrem hissettim sadece.
Neyse efendim gittim geldim, başladım çılgınca iş bakmaya. Bu sırada yol gösterenler, CV’mi tanıdıkları recruiter ajanslarına verenler oldu. Hem oralardan hem kendi başvurduğum yerlerden bir iki görüşmeye çağrıldım (sadece recruiter). Bunlar genelde iyi geçti, ama sonra CV’mi asıl iş sahiplerine gönderdikten sonra pek bir şey çıkmadı, genelde vizem kısa süreli olduğu için. İşte bir Vodafone ilk aşama olarak bir video çekip göndermemi istedi bir ara, ama oradan da bir şey çıkmadı. 500 tane falan başvuru yaptım, kimse ikinci görüşmeye çağırmadı. Türkiye’de 1,5 saniyede teklif alacağım işlerden ret yedim falan. Ama tabii hiç istifimi bozmuyorum, hayatımın sonuna kadar işsiz kalacağımı, ağzım açlıktan koka koka öleceğimi falan düşünmüyorum. Buralara kadar gelme cesaretini göstermiş her şeyi göze almışım bana yaptığın bu mu dünya diye olur olmaz her şeye isyan hele hiç etmiyorum. İşte tüm bu pozitif vibe’ın sonucu işler şöyle gelişti. İlk iş aramaya başladığımdan itibaren şöyle bir 3 hafta geçmiş o zamanlar (ama o 3 haftada 3 aylık başvuru yapmışım, bana da 3 yıl gibi gelmiş), benden bir kaç sene önce buraya gelmiş olan üniversiteden sınıf arkadaşım (Buketcim hello) dedi ki eski çalıştığım yer birini arıyor. Nitekim ben bir cumartesi CV’mi ona gönderdim, o aynı gün eski müdürüne gönderdi. Pazartesi beni aradılar yarın görüşmeye gel diye. Totalde 45 dakikada iki görüşme yaptım çıktım. Yarım saat sonra da aradılar gel pazartesi başla diye. Mutlu son. Yani challenge’lar yine bitmemiş ama tabi yine de mutlu son.
Burada kıssadan hisse networking. Arkadaşlarınız olur, uygun ortamlarda sosyalleşmek olur, olur yani. Fakat şunun da altını BEŞ BİN KERE falan çizeyim, beni sürecim AŞIRI AŞIRI hızlı oldu. Oturma izniniz varsa bir ay içinde iş bulmak mümkün olabilir ama yoksa bir kaç ay iş aramak fazlasıyla normal. Kendi zamanlarımı yalnızca bir şeylerin mümkün olduğunu göstermek için verdim. İhtiyacınız olan size o şansı verecek bir tane iş, onun da nereden geleceği belli olmaz, denemek ve vazgeçmemek lazım.